MÜZELER VE ATATÜRK
1 —Millî Mücadele Yıllarında
Atatürk, millî kültür ve millî tarihin belgelerini depo eden ve sergileyen müzelere öğrencilik yıllarından itibaren ilgi duymaya başlamıştır.Harp Okulu’nda iken İstanbul’daki
Askerî Müze’yi birkaç defa ziyaret ettiğini,Sofya’da Askerî Ataşe iken, verilen bir kıyafet balosuna, Askerî Müze’dengetirttiği Yeniçeri elbisesi ve silâhları ile katıldığını Prof. Dr. Afetİnan’ın bize anlattıklarından öğreniyoruz.
1917 yılı aralık ayının ortalarındaVeliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı gezide, beş gün Berlin’de kalmış, bu arada
Potsdam Sarayı’nı,
Berlin müzelerini gezmiştir. Bergama-Zeus Tapınağı' nın sergilendiği
Pergamon Müzesi’nin onu ne kadar etkilediğini dahasonra Müze Müdürü Tahsin Öz’e anlatmıştır.
Millî Mücadele yıllarının başında Ankara’da
Büyük Millet Meclisi’ni açan Atatürk, 9 Mayıs 1920’de işe başlayan ilk hükümette, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak bir
Türk Asar-ı Atika Müdürlüğü kurulmasını emretmiştir1. O zamanlar, Milli Eğitim Bakanlığı merkez örgütünün, Bakan dışında, ancak 20 kişilik bir kadrosu olduğu düşünülürse 1müdür ve kâtip kadrolu Asar-ı Atika Müdürlüğü’ne, eğitimin çeşitli hizmetleri arasında ne kadar önem verildiği daha iyi anlaşılır.
Asar-ı Atika Müdürlüğü, mimarî eserlerin ve ören yerlerinin korunmasından sorumlu olduğu gibi, illerde daha önce açılmış bulunan
Müze-i Hümâyûn ( İmparatorluk Müzesi ) şubelerinin de gözetim ve idaresinden sorumluydu. Bir yıl sonra, Asar-ıAtika Müdürlüğü,
Hars (Kültür) Müdürlüğü’ne dönüşerek kadrosunu genişletmiş,eski eserler ve müzelerle birlikte, kütüphane ve güzel sanatlara ilişkin görevler de bu daireye verilmiştir.
Millî Mücadele’nin ölüm-kalım savaşı verildiği aylar ve yıllarında müzecilik alanında pek fazla bir çalışma yapılamamıştır. Ancak, Anadolu’nun işgal altında bulunan bölge ve şehirlerindeki eski eserlerin yıkıma uğraması ve müzelerin yağma edilmesi endişesi çok acı şekilde yaşanmıştır. Ne var ki bu konuda memleket fazla bir zarar görmemiş, ancak Büyük Taarruz’dan hemen sonra Yunanlıların İzmir’i ateşe verdiği günlerde, Amerikan Konsolosluğu İzmir Lisesi ambarlarında korunan
Sard( Manisa, Salihli ilçesi'nde bulunan Antik Kent, Sardes) kazısı eserlerini 56 sandığa yerleştirerek bir gemiile
Newyork’taki
Metro Politan Müzesi’ne göndermiştir. Zaferden hemen sonra,doğrudan Atatürk’ün emriyle Müzeler Müdürü Halil Ethem (Eldem) eserlerin iadesikonusunda sert girişimlerde bulunmuş, uzun yazışmalar sonunda 3 sandık eser dışında,53 sandık eski eser, 1924 yılı haziranında Türkiye’ye geri gönderilmiştir2.
Büyük Taarruz öncesinde, Atatürk ve Türk müzeciliği ile ilgili bir olay daha vardır. Atatürk, 1 Nisan 1922 tarihinde, yanında Rus Sefiri Aralof veAzerbaycan Sefiri Abilof olduğu halde Konya’ya gelmiş, 4 Nisan 1922 tarihinekadar Konya’da incelemeler yapmıştır. Atatürk’ün bu gezisinde 3 Nisan 1922 gününü konuklarıyla birlikte
Mevlâna Dergâhını,
Konya Müzesi (Müze-i HümâyûnKonya Şubesi) ni, Konya’daki Selçuklu ve Osmanlı devri mimarî eserleriniziyarete ayırdığını görüyoruz. Müzede Atatürk’e Müze Müdürü Naci Fikrtı(Baştak) bilgi vermiş, Atatürk’ün sorularını cevaplandırmıştır. Konya eski eserlerini gezerken, daha sonra
İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Müdürü olan Abdülkadir Erdoğan’dan bilgi almıştır3.
Konya’da Selçuklu eseri
KaratayMedresesi’ni ziyaret ederken medresenin dökülmekte olan çinilerini işaret ederek: “Bu binanın tamiri lâzım. Bu muhteşem bir sanat eseri. Ne güzel Çini Müzesi olur” demiş, Atatürk’ün bu tavsiyesi yıllar sonra, Konya’da Müze Müdürü olduğum 1955 yılında yerine getirilmiştir.Zaferin kazanılmasından birkaç ay sonra, Milli Eğitim Bakanıİsmail Safa, 5 Kasım 1922 tarihli “Müzeler ve Asar-ı Atika Hakkında Talimat”başlığı ile bir genelge yayınlamış ve illere göndermiştir4.
Türk Müzeciliği'nin geleceği için önemli bir adım olan bu genelgede, müze müdürleri ve memurlarının görev ve sorumlulukları açıklanmakta, Arkeoloji ve Etnoloji ile ilgili eserlerin derlenmesi, envanter ve koruma işlerinin nasıl yapılacağı konusunda teknik bilgiler verilmektedir. Milli Eğitim Bakanı İsmail Safa, bir süre sonra,Atatürk’ün emriyle, eğitim ve kültür sorunlarını incelemek üzere bir
Heyet-iİlmiye kurmuştur. 15 Temmuz 1923’te Ankara’da toplanan Heyet’in çalışma programında;Ankara’da bir Millî Müze kurulması ve buna bağlı olarak
Türk EtnografyaMüzesi’nin hemen açılması, mevcut Asar-ı Atika Nizamnamesi’nin yeni şartlara göre bir daha gözden geçirilmesi konuları da yer almaktadır. İlim heyeti bir ay çalışmış ve raporunu Bakanlığa vermiştir5.
Bu çalışmaların yapıldığı günlerde yenilenen hükümet, 14 Ağustos 1923 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde okuduğu programında Hars Müdürlüğü tevsi ve ikmal olunarak muhtelif yerlerde tetkikata başlanacak, münasip merkezlerde millî müzeler vücuda getirilerek millî asarın cem ve tetkikine çalışılacaktır, sözlerine yer verilmiştir.
2 — Cumhuriyet Döneminde
Atatürk, Cumhuriyet’i kurduktan sonra:
“Türkiye Cumhuriyeti’nintemeli kültürdür, Cumhuriyet, zengin Türk millî kültürünün üzerine kurulmuştur”diyerek Türk kültürüne verdiği önemi bir kere daha belirtmiş, müzeleri Türk kültürünün maddi varlıklarının korunduğu ve sergilendiği yerler olarak saymıştır. Cumhuriyet’e kadar İstanbul’da arkeolojik eserlerin yer aldığı,Devlet Müzesi niteliğindeki Müze-i Hümâyûn ve bu müzenin Anadolu’nun belli başlı şehirlerinde, ama çoğu müze deposu görünümünde şubeleri vardır. Bununyanında İstanbul’da 1914 yılında bir de Evkaf Müzesi açılmıştır. SonradanTürk-İslâm Eserleri Müzesi adını alacak olan Evkaf Müzesi, İslâmî devireserlerini içine almaktadır. İstanbul’da Osmanlı
Hazine-i Hümâyûn Kethüdalığı' nın emrine verilmiş bulunan
Topkapı Sarayı ile İstanbul’daki diğer Osmanlı saray, köşk ve kasırları birer müze gibi, kendi eşyaları ile koruma altındadır. Ne var ki, Topkapı Sarayı, artık terkedilmiş olduğundan birçok bölümleri harabe halindedir. Sarayın zaman geçirmeden onarımı gerekmektedir.Onarım da yeter değildir. Kendi eşyasının en iyi biçimde korunması, hattasarayın onarılan bölümlerinde sergilenerek yerli ve yabancı ziyaretçilereaçılması günü gelmiştir. Atatürk bu düşüncesini Başbakan İsmet İnönü’ye veMilli Eğitim Bakanı Vasıf Çınar’a açmış, Sarayın müze olarak onarımı,düzenlenmesi ve ziyarete açılması için bir Bakanlar Kurulu Kararı aldırmıştır.Kararname şöyledir:
Türkiye Cumhuriyeti
Başvekâlet
Kalem-i MahsusMüdîriyyeti
Adet:419
Kararname
Asırlardan beri birçok tarihî vak’alara sahne olmuş, tarih-imillimiz ve tarih-i mimarimiz nokta-i nazarından büyük bir kıymeti haizbulunmuş olan ve zî-kıymet mefruşat ve müştemilâtıyla muhafazası lâzım gelenTopkapı Sarayı’nın âtiyen İstanbul’a gelecek züvvâr için başlıca bir ziyaretmahalli teşkil edeceği tabiî olduğundan bu mahalleri bilâhare zuvvâre küşadeedilmesi ihzar ve hüsn-ü muhafazası temin edilmek üzere âsr-ı atîka nizamnamesimucibince şimdilik İstanbul Âsâr-ı A tıka Müzesi Müdîriyyeti emrine verilmesitalebini hâvi Maarif Vekâleti celilesinin 5 Mart 340 tarih ve Hars Müdîriyyeti4260/153 numaralı tezkeresi ile vâki teklifi İcra Vekilleri Hey’etinin 3.4.340tarihli içtimâında ledettedkik mezkûr binanın devrü teslim muamelesi alelusulifâ olunmak üzere Müzeye aidiyeti tezekkür edilmiş ve keyfiyetin vekâlet-imüşarünileyhâ ile Dahiliye ve Maliye Vekâleti celilesine tebliği takarrüretmiştir.
3.4.340
Türkiye Reîs-i Cumhuru Gazi M. Kemal
Başvekil veHariciye Vekili İsmet
Müdafaa-iMilliye Vekili Kâzım
AdliyeVekili Mustafa Necati
DahiliyeVekili Ferit
Maliye Vekili Mustafa Abdülhalik
MaarifVekili VasıfNâfıa Vekili “hasta”
Ziraat Vekili
Ticaret Vekili
Sıhhiye veMuavenet-i İçtimaiyye Vekili Dr. Refik
Mübadele, İmârve İskân Vekili Mahmut Celâl
Bu kararnameden sonra, Topkapı Sarayı, müze olarak ziyarete açılmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı (Asar-ı Atika ve Müzeler Dairesi) nabağlanmış, hemen onarımına başlanmıştır. Sarayın onarımı, eşyalarının envanterive teşhiri yıllarca sürmüştür. 1927 yılında bir bölümü ziyarete açılan TopkapıSarayı Müzesi’ne Atatürk, bu tarihten sonra zaman zaman gelmiş, çalışmalar hakkında Müzeler Müdürü Halil Ethem Eldem’den bilgi almıştır.
6 Eylül 1929 günüöğleden sonra yaptığı bir ziyarette Topkapı Sarayı’nda 3 saatten fazla kalmış,onarımları yerinde görmüştür6. O gün Topkapı Sarayı ikinci avlusuna kurulan padişah otağları ve saltanat çadırları Atatürk’ün dikkatini çekmiş,
Şah İsmail Tahtı olarak bilinen Nadir Şah Tahtı’nı incelemiştir. İki gün sonra 8 Eylül1929 günü
Ayasofya Cami'sini de ziyaret eden Atatürk, Kayyum Mehmet Efendi’nincami hakkında verdiği izahatı dinlemiş, özellikle Ayasofya’ya Osmanlı devrinde yapılan eklemeler üzerinde durmuştur7.
Topkapı Sarayı’nda çalışmalar sürdürülürken 9 Aralık 1929 günü,bir müze uzmanı, yüzyıllardır el sürülmeyen belgeler arasından, ceylan derisi üzerine çizilmiş iki harita bulmuştur. Haritaları inceleyen Müzeler MüdürüHalil Ethem Eldem, bunların o güne kadar bilinmeyen ve Amerika kıtasınınkeşfedildiği yıllarda Batı Avrupa ve Afrika ile Doğu Amerika sahillerinigösteren iki harita olduğunu, büyük Türk denizcisi
Pirî Reis tarafından 1513yılında çizildiğini anlamıştı. Atatürk o günlerde Yalova’daydı. Halil EthemEldem, haritaları aldığı gibi Yalova’ya gitmiş, Atatürk’e göstermişti. Atatürk bu çok önemli belgenin bilimsel bir incelemeyle yayınlanması emrini vermiştir8.
Atatürk’ün Topkapı Sarayı Müzesi’ne ve yapılan çalışmalara karşı duyduğu ilgi ölümüne kadar devam etmiştir. 10 Şubat 1933 günü öğleden sonra,beraberinde İktisat Bakanı Celâl Bayar olduğu halde Topkapı Sarayı Müzesi’negelen Atatürk, Mecidiye Köşkü’nden başlayarak Hazine’yi, daha sonra Harem dairesini ziyaret etmiş, Müze Müdürü Tahsin Öz’ün verdiği bilgileri dinlemiştir. Silâh dairesindeki silâhlar ve 16. Yüzyıl Türk miğferleri üzerinde uzun uzun duran Atatürk, bu dairenin hemen ziyarete açılmasını söylemiştir9.
Ogünlerde Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip,
Ankara’da Çankırı caddesi
RomaHamamı harabeleri yerinde bir Milli Müze kurulması, ayrıca bir
Milli Kütüphane ile bir
Türk İlimler Akademisi açılması konusunda bilim ve kültür adamlarındanmeydana gelen heyetle görüşmeler yapmaktadır. Direktifi Atatürk, bizzat vermiş,bir an önce bu konularda karar alınmasını istemiştir10.
Atatürk, 1935 ve 1936 yıllarında da Topkapı Sarayı’nı birkaç defa ziyaret etmiş ve çalışmalar hakkında Müze Müdürü Tahsin Öz’den bilgiler almıştır. 10 Şubat 1936 günü yaptığı ziyarette Topkapı Sarayı’nda 3 saatkalmıştır11. Topkapı Sarayı Müzesi’nin hemen yakınında 24 Kasım 1939 tarihindeBakanlar Kurulu Kararı ile müze haline getirilen Ayasofya ve yine TopkapıSarayı’nın bitişiğindeki
İstanbul Arkeoloji Müzesi, Sultanahmet’i İstanbul müzelerinin merkezi durumuna getirmiştir. Yine Cumhuriyet’ten sonra, önceleri vakıflara bağlı olarak idare edilen
Süleymaniye’deki Türk ve İslâm EserleriMüzesi, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.
Atatürk, Cumhuriyet’ten sonra yalnız İstanbul müzeleri ile değil Anadolu’daki eski şehir harabeleri ve ören yerleri ile birlikte müzelerle de ilgisini sürdürmüştür.
Bizim araştırmalarımıza göre O’nun Cumhuriyet’ten sonra ilk olarak ziyaret ettiği arkeolojik sit,
Efes olmuştur.
Söke’de Türk Ocağı'nı hizmeteaçmak üzere 9 Şubat 1924 günü, yolu üzerindeki Ayasuluğ’a (Efes) gelen Atatürk,burada birkaç saat kalmış ve harabeleri gezmiştir12. Burada yıllardan beri Avusturyalıların arkeolojik kazılar yaptığını, Türklerin bu gibi kazıları yapacak elemanlardan yoksun olduğunu o zaman öğrenmiştir. 11 Ağustos 1925tarihli
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi (Ankara) nin bir haberine göre de Atatürk,Ankara garı yakınındaki bir türmülüste yapılan kazıları yerinde incelemiştir.Aslında o günlerde Atatürk, Ankara’da Türk ve İslâm eserlerini sergileyen birMilli Müze yaptırılması konusunda Milli Eğitim Bakanı Hamdullah SuphiTanrıöver’in önerisini uygun karşılamıştı. Bu iş Macar Türkoloğu Dr. Meszaras’ahavale edilmiş ve müze inşaatının yapımına başlanmıştır. 30 Kasım 1925 tarihliTekke, Zaviye ve Türbelerin kapatılması ile ilgili kanunun yürürlüğegirmesinden sonra, buralardaki bir kısım müzelik tekke eşyaları Ankara’yagönderiliyor ve tasnif ediliyordu. Sonradan
Etnografya Müzesi adını alacak olanCumhuriyet’in bu ilk müzesinin eserlerini bu eşyalar oluşturuyordu. Müze binası1928 yılında tamamlanmış, Atatürk, 15 Nisan 1928 günü müzeyi ziyaret ederek, 20Mayıs 1928 günü Ankara’yı ziyaret edecek olan Afgan Kralı Amanullah Han’ıngelişine kadar müzenin ziyarete hazır hale getirilmesi emrini vermiştir13.Nitekim 25 Mayıs 1925’te Afgan Kralı’na müzeyi açtırmıştır.
Onun 6 Şubat 1930günü Ankara Etnografya Müzesi’ni bir kere daha ziyaret ettiğini ve müzedekieserler üzerinde saatlerce incelemeler yaptığını o günün gazeteleri bizeduyurmaktadır14.
Tekke, Zaviye ve Türbelerin kapatılması ve buralarda mevcut tarih,sanat tarihi ve etnografya ile ilgili müzelik eserlerin mahalli müzelereverilmesi kararından sonra Atatürk, Konya’da Mevlâna Türbesi ve Mevlevi Dergâhıiçin bir ayrıcalık tanınmasını, burasının kapatılmayarak mevcut eşyası ile müzehalinde düzenlenmesini ve ziyarete açılmasını istemiştir. İçerisinde tarih veetnografya ile ilgili sanat eserlerinin bulunmasından dolayı müze halinegetirilmesini bildiren Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nin yayımından sonra,Müzeler Müdürü Dr. Hamit Z. Koşay’ın başkanlığındaki heyet, Mevlâna veDergâhındaki eşyaları teslim almış, Mevlâna Müzesi, 1927 yılında Konya Asar-ıAtika Müzesi adıyla ziyarete açılmıştır.
1930’lu yıllara girildiği zaman Atatürk’ün tarih ve dilaraştırmalarına, kültür konularına, bu arada arkeolojiye ve müze konularına herzamandan daha fazla önem verdiğini görüyoruz. 9 Mart 1930’da Antalya’da ikenbir müze deposu durumunda olan
Antalya Müzesi’ni gezmiş, daha sonra
Aspendos’agiderek, tiyatronun onarımı ve burada zaman zaman gösteriler yapılması direktifinivererek:
“Güreş müsabakaları için en uygun mekân olabilir. Burada temsiller deverilebilir. Bu gibi tarihî eserleri yaşatabilmek için bu eserlere maksatlarıistikametinde hayatiyet kazandırmalıyız” demiştir15. O günlerde politik hayattada bir canlılık vardır. Atatürk’ün tavsiyesi ile Fethi Okyar’ın kurduğu SerbestCumhuriyet Partisi, halkın büyük desteğini kazanmıştır. Cumhuriyet HalkPartisi’nden memnun olmayanların yer yer karışıklık çıkarması üzerine 16 Kasım1936’da Fethi Okyar partisini kapatmıştır. Atatürk, halkın Cumhuriyet HalkPartisi’nden memnun olmayarak Serbest Cumhuriyet Partisi’ne gösterdiği ilgi veeğilimin sosyoekonomik sebeplerini çok yönlü olarak yerinde inceleme veinceletmeyi düşünmüş, kalabalık bir araştırma ekibini de beraberine alarak 17Kasım 1937’de 3 aydan fazla süren bir yurt gezisine çıkmıştır. Bu gezisırasında Kayseri, Sivas, Tokat, Amasya, Samsun, Trabzon, İstanbul, Kırklareli,Edirne, Bursa, ayrıca İzmir, Aydın, Denizli, Balıkesir, Antalya, Mersin, Adana,Konya, Afyon illerini ziyaret etmiştir. 5 Ocak 1931’de
Bursa Müzesi’ni, 3 Şubat1931’de de
İzmir Müzesi’ni ziyaret etmiş, müze defterine:
İzmir Asar-ı AtikaMüzesi’ni gezdim. Büyük himmet ve gayretle istifadeli bir hale getirilmiş,memnun oldum cümlelerini yazarak imza etmiştir16. 17 Şubat 1931 günü
AdanaMüzesi’ni ziyaret ederek ertesi gün Konya’ya gelmiştir.
3 — Türk Müzeciliğinde Yeni Bir Dönem Başlıyor
Atatürk Konya’ya geldiği zaman, kendi isteği doğrultusunda müzehaline getirilen Mevlâna Türbesi ve Dergâhı’nı 21 Şubat 1931 günü ziyaret etti.Müze Müdürü M. Yusuf (Akyurt) Atatürk’e geniş açıklamalarda bulundu. Konyaçevresinden derlediği yörük kadın giyimlerinden birini eşine giydirerekgösterdi. Atatürk, müzedeki yazma eserler arasında daha çok Kur’an tercümeleriüzerinde durmuştu:
“Demek, atalarımız yüzyıllar önce Kur’anı tercüme etmiş,okutmuşlar. Biz neden yapmayalım” demiştir. Üç saatten fazla bir süre müzedeincelemeler yapan Atatürk bu ziyaretinden memnun olduğunu müze defterineyazdığı:
Bilgi eseri olduğu anlaşılan tertip ve intizamdan çok memnun oldumcümlesiyle belirtmiştir.
Müzeden sonra, Konya’daki Selçuklu ve Osmanlı devri mimarîeserlerini gezmiş ve Konya Asar-ı Atika Muhipleri Cemiyeti Üyesi N. Mes’utKoman’ın verdiği bilgileri dinlemiştir. Ne var ki Türk tarihinin, Türkmedeniyetinin devrimize ulaşabilen bu değerli belgeleri harap durumdadır.Bazıları da askerî depo olarak kullanılmaktadır. Hemen boşaltılmaları ile onarılmaları gerekmektedir; o günlerde
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (daha sonraTürk Tarih Kurumu) nin kuruluş hazırlıkları ile uğraşan Cumhurbaşkanlığı GenelSekreteri Tevfık Bıyıklıoğlu ile Afet İnan’a bir telgraf çekilerek Konya’yagelmeleri istenmiştir. Ertesi gün Konya’ya gelen Tevfık Bıyıklıoğlu ile Afetİnan, Konya’daki eski eserleri yerinde görmüş, artık Türk müzeciliğine el atmanın zamanının geldiğini, Konya’daki eski eserlerin bir an önce onarımının yapılması gerektiğini Atatürk’e bildirmişlerdir. Hemen o gün Atatürk’ün imzası,(Acele ve Önemlidir) kaydı ile Başbakan İsmet İnönü’ye şu telgrafçekilmiştir17:
(Acele veMühimdir) Konya: 19.2.1931
Başvekâlete
Son tetkik seyahatimde muhtelif yerlerdeki müzeleri, eski vemedeniyet eserlerini de gözden geçirdim:
1 - İstanbul’dan başka Bursa, İzmir, Antalya, Adana ve Konya’damevcut müzeleri gördüm. Bunlarda şimdiye kadar bulunabilen bazı eserlermuhafaza olunmakta ve kısmen de ecnebi mütehassısların yardımı ile tasnifedilmektedir. Ancak memleketimizin, hemen her tarafında emsalsiz definelerhalinde yatmakta olan kadim medeniyet eserlerinin ilerde tarafımızdan meydanaçıkarılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekliihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan âbidelerin muhafazaları içinmüze müdürlüklerinde ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarınakat’i lüzum vardır. Bunun için Maarifçe harice tahsile gönderilecek talep edenbir kısmının bu şubeye tahsisi muvafık olacağı fikrindeyim.
2 — Konya ‘da, asırlarca devam etmiş ihmaller sebebiyle büyük birharabı içinde bulunmalarına rağmen sekiz asır evvelki Türk medeniyetinin hakikişaheserleri sayılacak kıymette bazı mebâni vardır. Bunlardan bilhassa KaratayMedresesi, Alâeddin Camii, Sahip-Ata medrese, cami ve türbesi, Sırçalı Mescitve ince Minare, derhal ve müstacelen tamire muhtaç bir haldedirler. Bu tamiringecikmesi, bu âbidelerin kamilen inkırazını mucip olacağından evvelâ askerişgalinde bulunanların tahliyesinin ve kâffesinin mütehassıs zevat nezaretiletamirinin temin buyurulmasını rica ederim.
“Gazi M. Kemal”
Türk müzeciliğinde yeni ve ileri bir dönemi başlatan bu telgraftan sonradır ki Avrupa’ya arkeoloji öğrenimi için öğrenciler gönderilmiş, vakıflar idaresinin kendi haline terk ettiği eski eserlerin bakımı Milli Eğitim Bakanlığı’na verilerek
Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 12Nisan 1931’de kurulan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, daha sonra bu cemiyetin TürkTarih Kurumu’na dönüşmesi, 2 Temmuz 1932’de Ankara’da ilk Tarih Kongresi’ninyapılması, ayrıca Türk Dil Kurumu’nun kurulması Atatürk’ün kendisini tamamentarih ve dil tetkiklerine verdiği yıllar olarak önem kazanır. Bütün bu alanlarda Türk uzmanlarının yetişmesini sağlayacak olan Ankara’da bir fakültenin açılması da düşünülmektedir.
Birinci Türk Tarih Kongresi ve Dil Kongresi’nden sonra Anadolu’daki Eti (Hitit) medeniyeti kalıntılarına daha çok önem vermeye başlayan Atatürk, bir yurt gezisi sırasında 5 Şubat 1934 günü Kayseri’deyken,
Hunat Hatun Medresesi’nde kurulan müzeyi ziyaret ederek buradaki Hitit eserlerive
Kültepe’den çıkan Hitit tabletleri üzerinde uzun uzadıya durmuşlardır18.
Atatürk, Anadolu’da ören yerlerinde bulunan bu eserlerin Türk arkeologlarınca çıkarılması arzusundadır. Ankara’daki Yalıncak köyü yakınlarındaki
Ahlatlıbelarkeolojik kazısı Atatürk’ün emriyle yapılmış, Atatürk 5 Mayıs 1935 günü MilliEğitim Bakanı, Ankara Valisi ve uzmanlarla birlikte bu kazıyı yerindeincelemiştir19. Bu kazıdan iyi sonuçların alınması Türk arkeologlarını cesaretlendirmiş, Müzeler Genel Müdürü Dr. Hamit Zübeyr Koşay ve Arkeolog Prof.Dr. Remzi Oğuz başkanlığındaki bir heyet, 21 Ağustos 1935 günü
Çorum’un
Alacahöyük köyünde-bin liralık bir ödenekle-ikinci ve daha büyük bir kazıya başlamışlardır. Eylül ayının ortalarına doğru, kazının kapatılacağı son gün
Büyük Kral mezarından altın taç, altın kılıç kabzası, altın ibrik ve kupaların,saç iğnelerinin ve daha birçok değerli eşyanın bulunması büyük bir heyecan yaratmış, 23 Eylül 1935’te eşyalar Ankara’ya getirilerek Atatürk’egösterilmiştir. Atatürk, 1936 yılından itibaren Alaca’da kazıların devametmesini, Ankara’da bir
Eti (Hitit) Müzesi’nin kurulmasını emir vermiş, 1 Kasım1936 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni çalışma dönemini açarken verdiği nutukta: “
Alacahöyükte yapılan kazılar sonucunda meydana çıkarılan beşbin yıllık, maddi Türk tarihi belgeleri, cihan kültür tarihini yeniden tetkik ve tamik ettirecek mahiyettedir...” demiştir20. O yıl, 9 Ocak 1936’da,
Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi de açılmış,
Ankara’daki Mahmut Paşa Bedesteni, bitişiğindek
i Kurşunlu Han’da birlikte onarılması, burada
Hitit Müzesi açılması kararı alınmıştır.
Atatürk’ün güzel sanatlara, bu arada resim ve heykel sanatına verdiği önemle, İstanbul-Dolmabahçe Sarayı Veliaht dairesinde bir
Resim veHeykel Müzesi meydana getirilmiştir. Müze, 20 Eylül 1937 günü Atatürk tarafından açılmış, Müze Müdürü Ressam Halil Dikmen o gün eserler hakkında Atatürk’e bilgi vermiştir. Atatürk, hasta yatağında, ısrarla Hatay Meselesi ile uğraştığı günlerde 19 Mayıs 1938’de Adana’ya kadar gelmiş, Mersin’e uğramış, bu durumda dahi Mersin yakınlarındaki Viranşehir (Pompeipolis) harabelerini görmekten kendini alamamıştır21.
O’nun hastayken eski eserler ve müzelerle uğraştığına dair Prof. Dr. Afet İnan, hatıralarında şunları yazar: “... 1938’dehastalığı sırasında Trakya tümülüslerinden çıkan eserleri kendisine anlattığım zaman ilgi göstermiş, bir kısmını müzeden getirterek görmüştü. Bunlardan bilhassa Lafontaine’nin hikâyelerinden birini tasvir eden, sanırım MÖ II. asra ait üzerinde tilki ve leylek resmi bulunan bir vazo çok hoşuna gitmişti”22.
4 —Sonuç
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Atatürk’ün Türk kültürü, Türk tarihive sanatına verdiği önemledir ki, tarih ve kültürün maddi belgelerinin toplandığı ve sergilendiği müzelere Atatürk büyük ilgi göstermiş, birçoklarının kurulmasını bizzat sağlamıştır. Tarihi eski yapıların korunması ve onarımı,Anadolu’da arkeolojik millî kazıların başlatılması, müze ve tarih uzmanlarınınyetiştirilmesi, bunları yetiştirecek fakültelerin açılması, Türk tarihinin,Türk dilinin bilimsel araştırılmaları ve bunları yapacak kurumların kurulmasıAtatürk’ün yakın ilgisi ve sevgisinin eseridir.
Atatürk’ün, plânından yapımına kadar her türlü işleriyle yakından ilgilendiği Ankara Etnografya Müzesi, ölümünden
Anıtkabir’e götürülünceye kadar15 yıl süre ile Atatürk’ü bağrında misafir etmenin mutluluğuna ermiştir. Bugün müzenin iç avlusunda mermere kazılmış şu kitabe okunur: Burası, 10 Kasım1938’de sonsuzluğa ulaşan Atatürk’ün 21 Kasım 1938’den 10 Kasım 1953’e kadar yattığı yerdir. Türk müzeleri ve müzecileri ona şükran ve minnet borçlarını Atatürk’ü bağırlarına basmakla ödemeye çalışmışlardır.
1 KâzımÖztürk, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri ve Programları, s. 15, Ankara,
2 Halil EthemEldem, Hatıra Kitabı, Ankara, 1953.
3 4 Nisan 1922tarihli Babalık (Konya) Gazetesi.
4 Remzi OğuzArık, Türk Müzeciliğine Bir Bakış, s. 43, İstanbul, 1953.
5 Hasan-AliYücel, Türkiye’de Orta Öğretim, s. 16, Ankara, 1938.
6 7 Eylül 1929tarihli Cumhuriyet (İstanbul) Gazetesi.
7 9 Eylül 1929tarihli (İstanbul) Cumhuriyet Gazetesi.
8 MehmetÖnder, The Museums of Turkey, p. 239, Ankara, 1983.
9 11 Şubattarihli Cumhuriyet ve Vakit (İstanbul) Gazetesi
10 Aynıgazetelerden.
11 Aynıgazetelerden.
12 10 Şubat1924 tarihli Hakimiyet-i Milliye (Ankara) Gazetesi
13 Dr. HamitZübeyr Koşay, Etnografya Müzesi Klavuzu, s. 4, Ankara, 1956.
14 7 Şubat1930 tarihli Hakimiyet-i Milliye (Ankara) Gazetesi.
15 10 Mart1930 tarihli Cumhuriyet (İstanbul) Gazetesi.
16 UtkanKocatürk, Atatürk’ün Hatıra Defterlerine Yazdıktan, s. 15, Ankara, 1971.
17 Geniş Bilgiiçin: Mehmet Önder, Atatürk Konya’da, Ankara, 1989.
18 ÖmerÇelebi, Atatürk Kayseri’de, s. 102, Ankara, 1973.
19 6 Mayıs1935 tarihli Cumhuriyet (İstanbul) Gazetesi
20 TBMM ZabıtCerideleri, Devre: 5, cilt: 13.21
21-24 Mayıs1938 tarihli Ulus Gazetesi
22 Prof. Dr.Afet İnan, Atatürk Devrinde Arkeoloji Çalışmaları, Tarihten Bugüne, s. 187,Ankara, 1970.
Dr. MehmetÖnder
Kaynak:ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 16, Cilt VI, Kasım 1989